28 Ekim 2014 Salı

Dertli Dolap Hikayesi

Bir ırmağın başında sanki hayat; 
Gürül gürül akan bir ırmağın kenarında , 
Bir dolup bir boşalan , döndükçe varolan, varoldukça dönen bir dertli dolap sanki hayat...
Öyle ya hiç durmadan akan bir ırmağının kenarında dağlardan, derelerden kopup gelen kimi zaman çamurlu kimi zaman berrak kimi zaman buz kesmiş kimi zaman ılık suyu haznesine alıp bir süre döndükten sonra tekrar kaynağına yani ırmağa bırakan dertli dolap gibi hepimiz. 
Bizde hayat denen bu ırmağın içerisinde delice dönen birer su değirmeni kimi zaman o ırmaktan dalıp çıktığımızda sırtımızda hüzün kimi zaman sevinç kimi zaman huzur kimi zaman gözyaşı nasibimize düşen. Her kavuşmanın ardından haznemize yani kalbimize beynimize ruhumuza aldığımız duygu düşünce ne ise onunla bir tur dönüp , o duyguyu taşıyıp hayat ırmağına bırakıyoruz Hatıra Denizine akmak üzere her dönüşte bazen iniltiler bazen sevinç çığlıkları bazen ahlar bazen eyvahlar duyduğumuz tıpkı dertli dolabın insanları kendinden geçiren devaran sesi , gıcırtıları gibi.
Bu hayat ırmağında Nasibime düşen duygu ne ise bugüne kadar bende hep onu yaşadım bıkmadan yorulmadan. Asla pişmAn olmadım. Bildimkim ben sadece. Irmağın akışında dönen bir varlık varlığım devam ettikçe bir dalıp bir çıkacağım bu ırmağa ve aldığım suyu kendim seçmeden o ne sunduysa sineme alıp taşıyacagım ayrılık vaktş gelinceye kadar tekrar hayatın akışına bırakıp hatıra denizine yolcu edinceye kadar.
Gün gelip suyun hızına gücüne nemine soğuğuna dayanamayıp çürüyüp kopana kadar.......


23 Ekim 2014 Perşembe

Bir Dilek

Bırak şom ağız kötü söz argo isyan bende kalsın
Ben seni hep naif sakin güzel bildim , konuştugunda agzından gül kokusu yayılır yüzünde gül goncaları görürdüm. 
Dikenler, yumrular , budaklar bende 
Orkideler, menekşeler yaseminler sende olsun,,
Çamur , taş , toz , kir pas bende
Çimen , yediveren , hanımelleri sende bitsin. 
Neden biliyormusun?
Tüm dikenime , tozuma , kirime , pasıma bakmadan, bana güller, hanımelleri baharın tüm renklerini sundun, en sevdiğim çiçek yasemindi , tüm dikenlerime yaseminler sundun. 
Her baktığımda çölümde bir vaha oldun gözümde serap oldun.
Dedim ya cancağızım
Karanlıklar benim 
Gökkuşağının tüm renkleri senin olsun....

19 Ekim 2014 Pazar

Şehrim ve sen

Yüreğimin kıyılarına vuran bir dalga gibi bazen beynimin toprağına hatıralar yağmur olup yağıyor ve teker teker filizleniyor üstü toprakla örtülü hatıralar...
Bir kücücük minibüsün içinde yanımda sen ve sana dayanmanın verdiği o çok özlediğim güven duygusu ineceğimiz yeri şehrin o zamanki en yüksek binası 8 yada 9 katlı adı "GÖKDELEN " i merakla incelerken hep orada inerdik . 
Sen genç , ben çocuk ve elinden tutupta yürüdüğümde çığlık çığlığa kırlangıçlar uçardı bilmem kaç bin yıllık eski yaşlı Kale'nin burçlarında ve gözlerim onlarda hayallerim gibi uçuşlarını izlerdim. 
Şimdi oradan geçiyorum yine bilmem kaç bün yıllık eski yaşlı kale hala orada , kırlangıçlar hala çığlık çığlığa ama elim boş, kalbim hüzünlü,  hani sen gençtin ben çocuk.... 
Hayallerim gibi uçuşan kırlangıçlar , hatıralar gibi uçuşuyor artık ve sen yoksun. Aynı yolu geçip giderken içimdeki umutlar kadar küçük kalmış gökdelenin önünden geçip gidiyorum öylesine mahsun...

Kalbimin Başkenti

Aç kalbimin kapakçığını gez 4 odasını bir bir.
Göreceksin her birinde koca bir şehir, 
İçinde harabe yıkıntı gibi duran hayaller,
Bazen en güzel serap gibi düşler,
Kimi ıssız terkedilmiş sokaklar caddeler,
Herkes her olay kendine ait şehirde yaşayıp giderken,
4 odacığın en ortada olanında cana en yakın 
Sana en yakın olanında 
Bir başşehir
En güzel bulvarlarla örülü aşk meydanında 
Sıra sıra dikilmiş güven gökdelenleri 
Sevdiklerimin hepsi su kenarında 
Mutluluktan mesut tüm çehreleri, 
Ve sen 
Sevgili
Hep başkentin tam orta yerinde
Huzur denizinin tam kıyısında
Sadece hanedana ayırdığım sarayımda kal
Gitme diğer odacıklara 
Sinirlerle , fitnelerle, harabelerle dolu o şehirlerime gitme 
Anjinalar, extrasistollerin kenti oralar
Fırtınalar bunalımlar...
Hep hakettiğin yerde
Gönlümün başkentinde kal
Tüm renklerimi 
Tüm çiçeklerimi 
Tüm kelebeklerimi al...

KÖRDÜĞÜM

Bir gün gökyüzüne çevirip bakınca kafamı  milyonlarca yıldızın içinde en parlağını arayıp bulmuştum. Ve garip bir şekilde simsiyah bir fonda milyonlarca gümüş kelebek kanat çırpıyor gibiydi sanki...
Ne bilebilirdimki o gördüğümde çoook mutlu olduğum kutup yıldızının milyonlarca kilometreden gönlüme düşen şavkının ve verdiği mutluluğun yıllar sonra hemen yanıbaşımda senin gözlerinde yansıyacağını. Işık ışık umut umut parlayacagını.
Milyonlarca yıldız içinden bir yıldızdı dikkatimi çeken; şimdi gözlerinde gördüğüm .
 O milyonlarca gümüş kelebekmi; 
inan sana her baktığımda kanatları tam yüreğimde pır pır çırpınırken;
Ben Aşkına KÖRDÜĞÜM...

17 Ekim 2014 Cuma

SEN YOKTUN

Bir sen yoktun yanımda;
Acılar , Sancılar, uğultular, 
Boşluklar ;  
Yeri doldurulamaz sandığım nice insanlar;
Tüm yalnızlıklar , yaşanmışlıklar vardı...
Hatalarım , hesaplaşmalarım,aldanışlarım
Kuytu köşelerde ıssız gözyaşlarım;
Yalvarışlarım, yakarışlarım vardı...
Bir SEN yoktun..
Yıkıldığım anlar, 
Savrulduğum anlar,
Mütemadiyen kıvrandığım zamanlar
Sendeleyip düştüğüm uçurumlar vardı...
Bir SEN yoktun...
Oysaki 
Hayata aynı gözlerle 
Aynı renklerle baktığım sendin 
Bu kalbi yakan herşey vardı...
Söndürmeye
Bir 
Sen
Yoktun...



16 Ekim 2014 Perşembe

Merhamet dediğin

Üstü başı per perişan ,viran toz duman içerisinde gözleri yaşlı nefes nefese yorgun adı Mecnun; uzun uğraşlar sonrası yakaladıkları ceylanın gözlerine baka baka ağlarken ceylanı serbest bırakıp bitap bir şekilde dönüp aşk yoksunu gönüllere anlatmaya çalışıyordu GÖZLERİ BANA LEYLAYI HATIRLATTI!!!
Kimi zaman leylanın sokağının köpeğinin ağzını yüzünü öpüyordu Leyla dan diye, kerem aslının dizinde 32 dişini çektiriyordu bir saniyede olsa gözlerine bakabilmek dizine başkoyabilmek için, daha ferhat,daha züleyha herbirini okuyarak şekillendirdim yüreğimde atıp duran kalp organını. 
Nesnel adı kalp olsada içimde atan yürekti, Gönüldü ! İçimde oluk oluk çağlayan Aşktı , Muhabbeti MERHAMETTİ!!
Göremedin, Bilemediysen, Hissedemediysen.....


Bülbüle Son Serenat

Zaman gelir solar güller, 
Kalır dikenler,
Ne sevenin sevgisi 
Ne gözler 
Ne sözler
Kalan sadece kuru bir dal 
Acıtan dikenler...
Hadi git ey bülbül 
Şen şakrak şarkılarını
Güzel nağmelerini alda git, 
Geldi sonbahar
Döküldü nazenin yapraklar
Bitti mest olduğun kokular
Kurak bir toprakta 
Çiçeksiz kokusuz 
Kupkuru bir dal gibi
Dikenlerimle bırak beni
Git
Haydi 
Hiç tanımamış, hiç koklamamış
Hiç yanmamış gibi
Git...

13 Ekim 2014 Pazartesi

Veda Rengi

Sarı neden ayrılık rengidir düşündünmü hiç??Neden ayrılığı çağrıştırır maziyi çağrıştırır? 
Sarı sonbaharın rengidirde ondan. Hatta sevdiğim, en güzel adıyla "GÜZ" rengi.
Bir ayrılık mevsiminin hüzün hali olduğundandır belki sık sık ağlar gökyüzü bulut bulut...Öyle ya aylarca tutunduğu, can bulduğu, hemhal olduğu ağaçtan koparak kırılarak ayrılışının mevsimidir GÜZ ve uzaktan düştüğü yerden hayat ağacına son nazarıdır yaprağın.Ne bir dokunuş, ne can damarından bir damla su. Kuruyarak yok olmaya mahkum o yaprağın hüzün melodisidir belki rüzgarın acı bir siren gibi çalan ıslığı. Bir kere koptu ya dalından, hayata bağlayan ağacından ya ayaklar altında un ufak olacak yada bilmediği diyarlara savrulacak bir gazelin hazin hikayesinin hüzün rengidir sarı. 
Ondandır ayrılığın rengi olması. 
Ondandır hüznü çağrıştırması...
Bir yaprağın son elvedası....
 

12 Ekim 2014 Pazar

Sulu Sepken

Küçük ellerimle camın buğusunu silip kararan bulutlara baktığımda , kömür kokulu sınfın gri duvarlarından daha griydi bulutlar ve öğretmenin kapıyı açmasıyla yerime geçerken çoktan başlamıştı bile güz sağanağı. O ders öğrenmiştim sulu sepken'in anlamın;ı "karla karışık yağmur".
Yıllar sonra yine bir sonbahar günü anladımki verimli bir yağmur gibi yüreğimde biriken duygular , dilime dolanan kelimeler ; mesafe girdikçe , özlem girdikçe yağmur olup yağacağı yerde gönül toprağına ; yükselen bir bulut gibi soğudukça her damla kara doluya dönüşüp düştüğü zaman yaralıyor zarar veriyor. 
Tıpkı aniden bastırıp küçük dünyamın küçük penceresine vuran ve burnumu sızlatan kömür kokusuna inat ruhumu sızlatan bir korkuyla izlediğim koyu gri gökyüzünden boşalan "Sulu Sepken " gibi...

7 Ekim 2014 Salı

Gönlümün Gökyüzü

Bazen tek bir cümle içinde kalbimden geçen tüm paragrafları barındırıyor.Her kalemi elime aldığımda yıldırım düşmesi gibi beynime düşen o cümlenin devamı gelmiyor. Kalem felç olup beynim demansa uğruyor. Düşünüyorum neden??? Bazen sayfalara sığmazken duygularım neden bazen tek bir cümleden öteye gitmiyor, gönül perdesinde izlediğim tüm sahneler tek bir cümleye hapsoluyor. 
Düşündüm ve buldum bazı cümleler varki tek olmak istiyor eşsiz olmak istiyor ve hiçbir surette yanına kuma kabul etmiyor. 
Tıpkı sen gibi sana ait herşey gibi beni ben yapan mayam,  RUHUMUN ÖZÜSÜN
İşte o cümle:::
""SEN BENİM GÖNÜL DÜNYAMIN YILDIZ DOLU GÖKYÜZÜSÜN!""